Okul yıllarında meşhur Bilkent kütüphanesinde araştırmalar yaparken sık sık feng shui kitaplarına rastlar ancak nedense kenera iterdim, çünkü orada amacımız hazır verileni almak değil, statikonun dışında artistik yanımızı göstermekti projelerimizde. Bizden bekleneni yapıyorduk biz öğrenciler; yaratıcılık, yenilik, kimsede olmayan özgün olanı bulmak… Projelerimizde uçtukça uçar, açılı, köşeli, asimetrik tasarımlar yapardık. Bizi varolananı kopyalamamaya ve yaratıcılığa yönlendiren profösörlerimizdi; kimliğinizi, psikolojinizi ve hatta giydiklerinizi dahi projenizde görüyoruz derlerdi. Bunu söyleyen hocalarımızın aslında çok sade ortamlarda yaşadıklarını ve çoğunun tarz seçimlerini klasikten yana yaptıklarını öğrenince çok şaşırdım. Nedense asimetrik uçuk tasarım mobilyalar ve açılı eğimli duvarların arasında değil, naturel renklerle boyanmış düz duvarlar ve sade ama rahat mobilyalarla kendilerini daha huzurlu hissediyorlardı. İşte biz mimarlar yaratıcılık ve yeniliğe taparken feng shui pozitif enerjiyle insanların hayatlarını nasıl geliştirebileceğine odaklanıyor çünkü yaratıcılık ve yenilik doğru enerjiyle beraber kullanılırsa ancak işe yarıyor.

Mesleğimin erken dönemlerinde artistik kısmıyla daha çok ilgili olduğum iç mimarlığın, yaşım ilerledikçe tüm hayatımda olduğu gibi spiritüel kısmına ilgi duymaya başladım. Kitap üstüne kitap okurken bütün bu katmanların birbiriyle bağlantısı olduğunu anladım. Feng shui meğer benim projelerimde farkında olmadan uyguladığım ama farkında olsam insanlara daha faydalı olabileceğim eksik parçammış. 21. yüzyıl evi konsepti tasarlama projemde benim temam ‘doğa’ idi. İnsanın şu anda yaşadığı problemlerin çoğunun doğadan uzaklaşmanın getirdiği negatif etkenler (kanser, gelişmiş ülkelerde yanlızlık, izolasyon, açlık vs…) olduğunu yazdım. Ve bütün problemlerin doğaya dönülerek çözüleceğini anlattım. Şimdi bunu nasıl yapacağımızı insanlara feng shui ile anlatıyorum, bu bir yol ve beni kendiliğinden feng shui’ye çeken doğal bir süreç.

Kariyerime devam ederken feng shui’nin benim için tasarım sürecini nasıl değiştirdiğini şöyle özetleyebilirim; feng shui’den önce projenin en başında yenilik ve yaratıcılık ön sırada gelirken feng shui’den sonra insanın doğaya olan ihtiyacı ve akıl ve ruh sağlığına en uygun mekanı tasarlamak önce geliyor. Sadece iyi mekanlar yaratmaya değil insanların hayatlarını geliştirmeye ve rahat yaşayıp çalışabilecekleri mekanlar tasarlamaya odaklandım. Ne tarz mekanlar tasarlarsam tasarlayayım, modern, klasik veya country feng shui’yi o mekana uygulayabiliyorum ve feng shui sayesinde müşterilerimin hayatlarına denge, iyilik ve sağlık getirebiliyorum. Temel prensibim şu: her insan ayrı bir dünyadır, ayrı bir psikoloji ve ayrı bir enerjidir, ve evi yada işyeri onun enerjisi ve mekanın enerjisi kombinasyonuna uygun tasarlanmalıdır…

 

SO © 2017 Her hakkı saklıdır. Sitedeki yazılar izinsiz ve kaynak belirtmeden başka yerde yayımlanamaz. Ancak yazıları yazar ismi ve kaynak belirterek ya da siteye link vererek paylaşabilirsiniz.