Tarih boyunca insanoğlu içgüdüsel olarak şehirleri en çok yaşanabilir yerlere inşa etti; bu yerler en kolay suya ulaşılabilen, en iyi düzlüklerin, coğrafi koşulların oluştuğu ve aynı zamanda ”ley hatlarının” geçtiği yerlerdi. İngiltere’nin Stonehenge’i, Mısır’ın piramitleri Peru’nun Machu Picchu’su hep ley hatlarının üzerinde sıralanmıştı. Dünyanın doğal elektromanyetik enerjisinin sonucu oluşan ley hatları günümüzde dowsing tekniğiyle belirlenebiliyor ve geçtiği yerlerde insanlar üzerinde direk pozitif veya negatif bir etki yaratmamakla birlikte duygu durumunuzu abartıyor. Eğer pozitifseniz çok daha pozitif bir insan haline geliyorsunuz, depresifseniz durumunuz gittikçe kronikleşiyor.

Yaşadığımız şehrin enerjisi hem ley hatlarının geçişi, hemde kendi prototip qi dağılımı yüzünden yaşayan insanların üzerinde psikoloji, düşünce yapısı, davranış şekilleri ve hisler gibi konular üzerinde etkilidir.Yeni bir şehre gittiğiniz zaman enerjinin değiştiğini hissedersiniz, şehrin enerjisi orada yaşayan insanların yüzlerine yansımıştır. Büyük metropollerde insanların stresini, küçük yerlerde sakinliğini gözlemleyebilirsiniz. Ben yaklaşık 48 saat sonra gittiğim şehrin enerjisine uyum sağlarım, beni nasıl etkilediğini farkeder ve izlerim. Bugüne kadar gittiğim ve enerjisini belirgin hissedebildiğim bazı önemli şehirleri şöyle sıralayabilirim;

 

Londra:

 

Londra dünyanın en önemli metropollerinden birisi; ekonomi, bilim ve moda’nın başkenti. Londrada hissettiğim yoğun his ”entellektüellik”, buna yardımcı olan oldukça gelişmiş bir ekonomi ve asaletti. Londra kuzey ve güneydeki dağlarla yeterince korunuyor ve güven hissi veriyor. Şehrin ortasından kıvrılarak geçen Thames nehri Feng shui’de tam istediğimiz gibi ekonomik hareket getiriyor. Enerjinin birikmesi için bol park ve yeşil alan olması gelişen ekonominin kalıcı olmasını sağlıyor; Londra’da insanlar asla para sorunu çekmeyecekler. Coğrafya, ekonomiyle birlikte insanların entellektüelliğe yönelebilmesine imkan tanıyor. Çok çeşitli kültürden insan burada eğitim, sanat ve kültürel faaliyetler için toplanabilir. Thames’in akış hızının yavaş olması insanlara sakinlik ve serinkanlılık getiriyor. Mimarisine gelince şehre renk veren kırmızı tuğla binalar, otobüsler ve telefon klübeleri, ağaç, su ve metal elementi arasında eksik kalan ateş elementini tamamlamak için içgüdüsel olarak kullanılmış ve doğal element döngüsünü sağlayıp şehre denge getirmiş.

 

Kahire:

 

Kahire dünyanın en eski medeniyetlerinden mısırlılara ev sahipliği yaptığı için önemini koruyan ve günümüzde hala Afrika’nın en gelişmiş şehri. Kahire’ye indiğim zaman hissettiğim his ”rekabet” ti. Şehir dağlardan uzak olduğu için korunmuyor ve güvensizlik hissi veriyor. Çok fazla alan olmasına rağmen bütün nüfusun Nil’in etrafında konumlanması Nil’in tek ekonomik kaynak olmasından kaynaklanıyor ancak oda çok hızlı akıyor ve paranın hızla akıp gitmesine sebep oluyor. Bu hızlı akış şehirde özellikle erkeklerin çabuk gaza gelip aşırı reaksiyon vermelerine sebep oluyor. Tarih boyunca sık tekrar eden Nil savaşları hem kuraklık hemde nehrin enerjik yapısından kaynaklanıyor. Londra’da ekonomiyi geliştiren qi’nin toplanıp yerleşebileceği yeşil alanlar olmadığı için ekonomi gelişemiyor, gelişim kalıcı olamıyor. Ve rekabet etkisini gösteriyor çünkü rekabet kıtlık bilinciyle beraber gelir. Mimarisine gelince şehirde az gelişen ekonomiyle beraber bitirilememiş çok fazla ev var, insanlar evin her sene bir kısmını yapabiliyorlar, bir sene tuğlaları, diğer sene sıvası gibi. Gelişen evlerde mavi, yeşil panjurlar eksik olan ağaç elementini tamamlamak için içgüdüsel olarak kullanılmış. Kahire yoğun ateş ve metal enerjisi altında ama hala çok egzotik bir şehir.

 

Barselona:

Barselona 1992 yaz olimpiyatlarında dünyanın dikkatini çektikten sonra turizm akınına uğramış en çok ziyaret edilen şehirlerden biri haline gelmiştir. Barselona’da hissettiğim his çok belirgin olarak ”yumuşak bir ahenk”ti. Şehir sahip olduğu bu güzel enerjiye coğrafi yönelimi sayesinde sahip. Bulunduğumuz periyod yani 8. periyodda (2004-2024) en elverişli bakış yönü güneydoğu ve dünyada bu yönelime sahip olan şehirlerin hepsi iyi enerjiye sahipler. Barselona’da onlardan biri ve oldukça şanslı. Şehrin arkasındaki hafif dağlar destek oluyor ve güven veriyor, güneybatıdaki deniz ise şehre bolluk ve bereket getiriyor. Gridal olarak düzenlenen binalar ve yollar şehre ahenk ve düzeni seven qi’ye rahatça yayılacak alan sağlıyor; şehrin yumuşak geçişlerini sağlayan yapı hem olumlu bakış yönü hemde doğru mimari yapısından geliyor. Bu olumlu enerji insanlara da yansımış; Katalanlar gerçekten de uyumlu, akışta ve rahat insanlar. Bu iki taraflı bir süreç enerji mimariyi etkiliyor, mimari enerjiyi, her ikisi de insanları. Şehre başyapıtlar bırakan mimar Gaudi yumuşak geçişli, köşesiz tasarımlar yaratmış. Tüm renkleri yani elementleri kullanmış çünkü baskın bir eksik element yok. Renkleri rahatça vurgulaması da ondan, şehrin akışta, rahat ve sevgi dolu bir mimarisi var.

 

Los Angeles:

 

Los Angeles Amerikanın ve dünyanın en gelişmiş ekonomiye sahip metropollerinden birisi. Los Angeles’da hissettiğim ”geçiş”ti. Dünyanın en büyük şirketlerinin özellikle medya ve televizyon şirketlerinin bulunması tesadüfi değil, burası tam bir medya ve iletişim şehri. Şehrin arkasında çok sayıda küçük tepeler metal elementi ve medyayı temsil ediyor. Okyanustan gelen rüzgar su yani para enerjisini içerilere kadar taşıyor. Çok gelişmiş bir yol ağı var sahip, buda rüzgarla birlikte paranın çok iyi dağılması ve iletişimin yani medyanın gelişmesi demek. Yeşil alan ve parkların bol olması enerjinin birikip ekonominin sabit gelişmesine destek oluyor. Ancak şehrin bu yapısı fazla büyümeyi ve nüfus arttışını da beraberinde getiriyor; gelişen ekonomi ve alım gücüyle trafiğin artması şehirde yaşamı güçleştiriyor. Geçiş olarak hissettiğim şeyin çok fazla göç almasından ve gelen herkesin tutunamamasından kaynaklanıyor olabilir, birçok insan için Los Angeles geçiş yeri, bir basamaktır belki; okyanus rüzgarları ve yollar insanları başka destinasyonlara sürüklüyor olabilir. Mimarisi aynı gelişim özelliklerini ve değişimi gösteriyor, insanlar müstakil evlerden rezidanslara büyük binalara manzaralı evlere geçiyorlar.

 

Hepsinde gördüğümüz üzere enerji mimariyi, mimari enerjiyi; her ikisi de insanı etkiliyor…

Sevgilerimle…

 

 

SO © 2017 Her hakkı saklıdır. Sitedeki yazılar izinsiz ve kaynak belirtmeden başka yerde yayımlanamaz. Ancak yazıları yazar ismi ve kaynak belirterek ya da siteye link vererek paylaşabilirsiniz.